Buket Işıkdoğan Köse

Buket Işıkdoğan Köse

TOPLUMSAL DİSSOSİYASYON

Zor zamanlar yaşıyoruz. Acının içinden geçiyoruz. Yaralarımızı, acılarımızı sarmak çok emek isteyecek. Binalar yeniden inşa edilebilir, şehirler kurulur, yollar, köprüler hepsi yerine gelir ya yitirilen canlar? Depremi yaşayanların, sevdiklerini kaybedenlerin en önemlisi çocukların yürek enkazını nasıl toparlayacağız. Bu sadece dehşeti yerinde yaşayanların değil bütün hepimizin sorunu!

  Deprem sonrasında insan şok, pasifleşme ve toparlanma olmak üzere üç aşama geçirmektedir.

  Depremin hemen ardından kişi kendini aşırı korkmuş ve ne yaptığını bilmez halde hisseder. Duygularını hissedemez, tepki veremez bulunduğu ortamı ya da durumu algılayamaz. Hissettiği ölüm korkusu, çaresizlik ve panik duygusudur. Bütün algılarını kapatan insan şoktadır.

  Aynı deprem insan ruhunun da yıkımına sebep olmuştur artık. Hiç ruhunuzun bedenden ayrıldığını hissettiniz mi? kendinizi dışarıdan seyrediyormuş gibi bir duyguya kapıldığınız oldu mu? Bu psikoloji de Dissosiyasyon, bölünme, kopma halidir. Dissosiyasyon durumunda bellek bilinç işlevlerinde bozulmalar görünür. Ağır travma halidir bu.

  Pasifleşen kişi çevreden gelen yardıma ihtiyaç duyar, yardım aldıkça farkındalığı oluşur. Bu noktada afetzedeye güvende olduğunu hissettirmek ve kendine dönmesini sağlamak önemlidir. Böyle birine su vermek, sigara yakıp vermek ya da keskin bir koku koklatmak ilk yapılacaklardandır.

  Toparlanma süreci; barınma, yeme, içme, ısınma gibi ihtiyaçların karşılanmasıyla başlar. Kendini güvende hissettikten sonra kişi mutlaka psikolojik destek almalıdır. Yeniden depremi yaşama korkusunu insan üzerinden uzun süre atamayabilir. Gürültü, ani sesler, endişe ve korkuları tetikler. Bu tepkilerin atlatılması için zamana ihtiyaç duyar travmatize olan kişiler.

  6 Şubat’ta yaşanan deprem tarihimizde çok acı bir gün olarak hatırlanacak. On ilimizin binlerce canla birlikte yok oluşunu asla unutmayacağız. Depremin şiddeti küçümsenemez elbette ama rant politikasının ve birilerinin devlet eliyle zenginleştirilmesinin her zaman ülkemize verdiği zararı da unutmayacağız. Afet yönetiminde de eksiklerimizle yüzleştiğimiz bu büyük deprem bizlere yine ne kadar hazırlıksız olduğumuzu da göstermiştir.

   Depremin siyasallaştırılması, toplumu ayrıştırıcı ve ötekileştirici bir dilin kullanılması ve bunun korunmaya ihtiyacı olan toplumun sığınacağı devlet adamlarınca yapılmasını ‘’TOPLUMSAL DİSSOSİYASYON’’ tanımı olarak ifade etmek istiyorum. Halkın devlet ile el ele yürümesi gereken bu acı süreçte ayrıştırmaların yapılması endişe ve acıyı körüklemektedir

Gün birlik olma günüdür.

 

***

  Deprem olan bölgelerimizde yaşayan ve bu büyük yıkıma tanık olan çocuklarımızın güven duygularını kaybedişlerini, korkularını, çaresizliklerini düşündükçe kahroluyoruz.

Bir de bu haberleri ekran başından izleyen, deprem haberlerine maruz kalan çocuklarımız var.

  Travma psikoloğu Gizem Demir Tunay’a medyada gördükleri haberlerden etkilenen çocukları sordum.

Depremi ve depremin yıkıcılığını görmek onlar için korkutucu olabilir ve güven duygularını sarsabilir. Peki aileler bu konuda neler yapabilir?

   Öncelikle duygularını ifade edebilecekleri bir ortam yaratmak, çocuklara iyi gelecektir. Çocuğun korkusunu ve kaygısını dinlemek, ailenin de üzüntüsünü dile getirmesi ve çocuğun üzüntüsünün haklı olduğunu göstermek önemlidir. Burada önemli olan olay yokmuş gibi davranmaktan ziyade bu olayın üzücü olduğunu fakat çocuğun güvende olduğunu çocuğa göstermektir.

Çocuklarımıza dayanışmanın ve yardımlaşmanın önemi anlatılarak, onların yapabilecekleri belirlenerek aile ile birlikte yardımlaşma sürecine katılmaları sağlanabilir. Böylelikle çocuklarımız birlik ruhunu ve toplumsal dayanışmanın değerini fark edebilir ve sorunları çözmek için yapabilecekleri eylemler olduğunu görebilir.

Çocuklar için iyileşme oyunla olur, oyuncakların iyileştirici gücü kullanılmalı ve çocuklarımızı oyuncaklarını depremzede çocuklarla paylaşması için teşvik etmeliyiz.

Ev ortamımızda televizyon sürekli açık olmamalı, çocuklar deprem haberlerini dinlemeye maruz bırakılmamalı.  Çocuklarımızın içine kapandığını hissedersek onlarla oyunlar oynamalı ve bir şeyler çizmeye teşvik etmeliyiz.

 

***

  İzmir’den deprem bölgesine hareket eden tüm dağcılık kulüplerine ve üyesi olduğum Verçenik Dağcılık ve Doğa Sporları Kulübü Başkanı Şakir Tıkıroğlu ve ekibine, Olimpos Dağcılık Kulübü ve ekibine, TDF Başkanımız Ersan Başar’a gösterdikleri özveri ve enkaz altından kurtardıkları canlar için sonsuz teşekkürler.

 

Şakir Tıkıroğlu:

İzmir’deki tüm Dağcılık Kulüpleri Osmaniye’ye yönlendirildiği için biz de Osmaniye’ye gittik ama burada çok fazla ekip vardı. AFAD ile görüşerek Hatay’a geçtik. Burada çok fazla ihtiyaç olduğunu biliyorduk. Gördüklerimiz gerçekten de korkunçtu. Bir film setindeymişiz duygusuna kapıldık. Bizim çalıştığımız Armutlu mahallesinde ayakta bina yoktu diyebilirim. Ekibimiz canla başla çalışmış, inanılmaz işler çıkartmıştır. Keşke elimizden daha fazlası gelebilseydi.

1.jpg2.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar