Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

'AVUKATLIK OKULU' FETİŞİZMİ…

Her ile en az bir üniversite, her ilçeye hatta kasabaya bir fakülte ya da meslek yüksek okulu anlayışı ile ülkeyi donattığımız öğretim üyesiz yüksek öğretim kurumları içinde hukuk fakültelerinin sayısı sürekli artıyor. Geçen hafta bir yenisinin kararnamesi daha yayımlandı. Bu artışın durmayacağı görülüyor çünkü uygun bir bina bulup  öğretim üyeleri  de gelişigüzel devşirilince kolayca hukuk fakültesi açılabiliyor. Gençlerin tercihi devam ettikçe daha da açılacaktır.

Aslında açılan hukuk fakültesi değil, öğrencilerinin ve de mezunlarının hemen hepsi avukatlığı hedeflediği için “avukatlık okulu”  hatta “avukatlığı da öğretemeyen avukatlık okulu” dur.

Gençlerimiz bu okulları dünyadaki en kolay ve kısa yoldan “avukat” olma  olanağı sağlayan hukuk fakültesi oldukları için tercih ediyor. Genelde dört yılda mezun olma başarısını gösteren öğrenciler,  elemesi ve denetimi yapılamayan bir yıllık staj sonrası eşit hak ve yetkilere sahip olarak avukatlığa ulaşabilmektedir. Çekicilik işte buradadır. Gerçi mesleğe ulaştıktan sonra yaşanan sorunlar gırtlağa kadardır ama en azından aşabilme olasılığı vardır ve de aile “evladımız avukat oldu” diyebilmektedir.

Sorarsanız bu durumdan şikayetçi olmayan yoktur; öğrenci de, stajyer de, genç avukatı da  kıdemlisi de, yargıcı da savcısı da, barosu da  birliği de, bakanlığı da şikayetçidir. Bütün bu saydıklarım çözüm için öneriler söyler, nutuklar atar, kararlar alırlar ama uygulamaz, uygulayamazlar sürekli ertelerler. Çünkü veliler düzenlemelerin kendi çocuklarını etkilememesini, öğrenci de stajyer de hemen “avukat” olmayı ister, eleme istemez, “olacaksa benden sonra olsun” der, ruhsatını alan hemen listeye yazılıp  “CUMUK avukatı” olmak, olan da ücretinin artmasını ister.  Baroların ve birliğin yöneticileri de her yeni ruhsat yeni bir oy demek olduğu için popülistlikten vazgeçemez, vazgeçme cesareti  gösterenler  örneğin stajyer kotası uygulayanlar da idari yargı kararları ile engellenir. 

Hukukçular olarak  sorunları da  çözümlerini  de biliyoruz, barolar ve birlik bünyesinde örgütlüyüz, baskı oluşturabilecek niceliksel gücümüz de var. Neden çözmüyoruz? Sistem düzene girer, çıta yükselirse bizi dışlamasından korkuyoruz da ondan. Bu korku ile çözüm istermiş gibi yapıyoruz. Avukatlık yasa taslakları hazırlayıp raflarda tozlandırıyoruz. Hukuk fakültelerinde eğitim ve öğretim standartlarını belirliyor fakat bu standartları sağlamayanların mezunlarını mesleğe kabul etmeme aşamasına geçemiyoruz.

Bu sorunlara çözüm iddiası ile bir yandan  yargı reformu paketleri açıklanırken bir yandan da yeni fakültelerin kuruluş kararnamelerinin yayımlanması ne iştir?

Barolarımız, birliğimiz ve başkanlarımız çok sık toplantılar yapıp bu sorunları konuştukları halde uygulamaya geçirecekleri kararlar alamıyorlar.  Toplu yemin törenlerini ve de çok sayıda ruhsatnameyi imzaladıklarını gösterir fotoğrafları paylaşmakla yetiniyorlar. Son olarak İstanbul Barosu Başkanı 2019’da İstanbul Barosu’na 4.400 yeni kayıt yapıldığını açıkladı.

Avukat sayısı 200.000’e doğru gidiyor; nicelik artıyor, nitelik?

Önceki ve Sonraki Yazılar