Dayı

Son günlerde birkaç CHP’li belediye başkanı yakın akrabalarını belediyelerde işe alınca iktidarın medya korosu diline “CEHAPE Nepotizmi!” şarkısını dolayıverdi.

Nepotizm, nepot “yeğen” sözcüğünde bağlı olarak türetilmiş bir sözcük. Batılılar bin yıllardır devlete kapılanmada akraba kayırmacılığı için bu sözcüğü kullanmışlar.

Akraba kayırmacılığı onlarda eski de bizde yeni mi?

 “Mahkemede dayısı olmak” deyimini duymayanımız var mıdır?

Ya “dayısı dümende olmak” deyimini?

Peki, şu ülkede, ömründe bir kez olsun “dayı” aramamış biri var mıdır? 

***

Saraydan kız almanın ikbal kapılarının anahtarı olduğunu sadece Berat Albayrak’tan öğrendiğimizi söylemek, damat beye haksızlık.

Çünkü bizim saraylarımız damatlarıyla ünlü.

Sokullu Mehmet Paşa, Pargalı İbrahim Paşa, Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, Koca Ragıp Paşa, Damat Ferit, Damat Enver Paşa… Kimi sadrazam, kimi vezir; kimi paşa, kimi kadı… Say say bitmez.

Bu ülkede saray çevresinden ya da iktidar çevresinden olup da merdiven basamaklarını üçer beşer tırmanmayan biri varsa çıksın öğrenelim.

***

Bu ülkenin baş denetçisi (ombudsman) Şeref Malkoç’un damadı da bakandır: Abdülhamit Gül

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de bakan oğludur: Ekrem Pakdemirli

Bizim abla-kardeş, halef-selef bakanlarımız bile vardır: Sema Ramazanoğlu - Selma Aliye Kavaf 

Kardeş, yeğen, hınım hısım müsteşarları, genel müdürleri, valileri, büyükelçileri, ataşeleri saymaya kalksak o ailelerin soy ağacını yaparız.

İş keşke akraba taallukatla kalsa!

Bilirsiniz bizde “Hamili kart yakinimdir” pek muteber bir torpil ve kayırma yoludur.

Kimdir o yakın? 

Tanıdık, hemşeri, partidaş, mezheptaş, tarikattaş…

Kim ne derse desin kayırmacılık, bu devletin kanseri. 

Eğer bir ülkede “Ne bildiğin değil, kimi tanıdığın önemlidir” sözü bir atasözüne dönüşmüşse o ülkede kurum ve kuruluşların ve giderek devletin çökmesi kaçınılmazdır.

Abartıyorsun diyenlere hemen anımsatalım.

Sizce devlet kurumlarından uzaklaştırılan 125 bin FETÖ’cünün kaçı hak ettikleri için hakim savcı, profesör, subay, polis, öğretmen, doktor… olabilmiştir?

Bu ülkede yıllarca ÖSS; KPSS soruları çalınarak bu insanlara verildi.

Bu din / tarikat kayırmacılığı yüzünden yüz binlerce gencin hayatı karardı. Ne oldu onlara? Sebep olanlardan çıkıp bu gençlerden özür dileyen birini anımsıyor musunuz?

Bilmem haberiniz oldu mu?

Geçenlerde bir öğretmen adayımız daha ataması yapılmadığı için intihar etti. 12 yıldır ataması yapılmayan Güler Adam, bu yıl içinde intihar eden üçüncü öğretmen adayı.

Sizce on binlerce öğretmen atanmak için sıra beklerken son yıllarda Diyanet’i basamak olarak kullanarak öğretmenliğe geçen 5 bin 300 din görevlisinin gönül hanesine günah sözcüğü düşmüş müdür?

Sizce aynı sınavda, 88.295 puanla Türkiye birincisi olduğu halde mülakatta 54 puan alarak elenen Deniz Eren Demir’in azabını hissedenler olmuş mudur?

Ya onu eleyenlerin akşam çocuklarına ekmek götürürken akıllarından “kul hakkı” diye bir kavram geçmiş olabilir mi?

İnsan sormadan edemiyor.
 
Biz neden böylesine hak bilmezler toplumuna dönüştük? Bunu sadece ahlak ya da ideoloji sorunu olarak algılayabilir miyiz?

TUİK’in son verilerine göre Türkiye’de işsizlik oranı yüzde 14. Bu ülkedeki her yüz gençten 23’ü işsiz. Bu insanların kapağı devlet kapısına atmaktan gayrı umarları yok. Bunun için de bütün yollar “dayı”lara çıkıyor. 

İktidarın görevi, her şeyden önce herkesin iş bulabildiği ve evine aş götürebildiği bir ülke yaratmaktır. Böyle bir ülkede “dayı”lara çok iş düşmez.

Üç beş CHP’li belediye başkanına, yakınlarını işe aldıkları için veryansın etmek kolay. Ama insan önce dönüp kendisine sormalı: Biz ne yaptık? 

Kendi mahallenizdeki bataklığı görmeyip karşı mahalledeki sivrisineği dilinize doluyorsanız yaptığınız laf ebeliğinden öte bir şey değildir.

Önceki ve Sonraki Yazılar