Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

DOĞU AKDENİZ’DE DEĞİŞEN DENGELER

Geçtiğimiz hafta Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları açısından son derece önemli bir gelişme yaşandı. Ancak bu gelişme ne yazık ki iç politika çekişmeleri haberleri arasında kaynadı, gitti. Oysa bu, Ankara’da hala bir devlet aklının sağduyuyla devreye girdiğinin habercisiydi.

Neydi bu gelişme? Ankara, Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilanı için çok önemli bir anlaşmaya imza atmıştı. Ankara ve Libya arasında imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması mutabakatıyla Doğu Akdeniz’de Mısır- Kıbrıs Rum Kesimi ve Yunanistan arasında bir kalkan oluşacak. Böylece Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge’nin batı sınırı da belirleniyor.

Konuyla ilgili uzun zamandır çalışmalar yapan Kıbrıs’tan Akdeniz Stratejik Araştırmalar Merkezi Genel Sekreteri Gökhan Güler diyor ki:

“”Türk tarafı uluslararası hukuk zemininde de, sahada da, masada da elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışmaktadır. Osmanlı nereden çıkmışsa vahşi emperyalist sömürü düzeninin temsilcileri o bölgeleri kan ve gözyaşına boğmuşlardır.

Türk milleti her zaman evrensel ve hümanist bir biçimde hükmederek yönetmeye çalışmıştır. Çıkarları gereği yeniliğe karşı çıkanlar milletimizin kötü günler yaşamasına neden olmuşlardır. Aslolan iki yüzlü kripto dönmelerdir. Asıl özel olarak bu konuya dikkat edilmelidir.”

Güler daha sonra şunları da kaydediyor:

“Tek kutuplu dünya düzeni temsilcileri Kıbrıs konusunun çözümü için federasyon modeli dayayıp Doğu Akdeniz Rum egemenliğinde deniz yetki anlaşmaları, MEB ilanları istiyorlar.

“Yunanistan’ın Meis Adası üzerinden Türkiye’ye yönelik MEB sıkıştırması var. Amaçları Türkiye’yle KKTC’nin arasını kopartmak, Mısır, İsrail Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni de içine alan Doğu Akdeniz’i iç deniz haline getirmekti.

“Rumlar istedikleri sistemi kurabilmiş olsaydı, örneğin Antalya’dan kalkan bir gemi KKTC ya da İstanbul’a gidebilmek için her defasında Rumlar’dan izin alacak ve harç ödeyecekti. Libya anlaşmasıyla bu kurguların, hayallerin çökmesi sağlandı. Anlaşmayla Türkiye’nin tüm hak ve hukuku korundu.”

Öte yandan Milli Güvenlik Konseyi’nin eski genel sekreteri emekli kurmay albay Ümit Yalım’ın bu konuda bazı çekinceleri var.  Korkusuz gazetesi köşe yazarı Ahmet Takan’a konuşan Yalım diyor ki:

“Erdoğan ve hükümetinin Türkiye-Libya Deniz Sınırı Mutabakat Muhtırası’nı antlaşma haline getirerek TBMM’ye sunması zayıf bir ihtimal. Çünkü anılan mutabakat muhtırasıyla 1923 Lozan Antlaşması’ndaki haklarımız yok sayılmış. “

Yalım değerlendirmesinin devamında da şu ifadeyi kullanıyor.

“27 Kasım 2019 tarihli mutabakat muhtırası Lozan Antlaşması’nın 12. Maddesi esaslarına göre yeniden düzenlenerek Libya’yla Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma Anlaşması yapmalıdır. Girit Adası’nın güneyinde Türk kıta sahanlığındaki bölgeye sismik araştırma gemisi göndererek petrol ve doğal gaz arama çalışması yapmalıdır.”

 Tam iyi bir şeyler de oluyor derken yine bir çapanoğlu mu çıkacak bu anlaşmadan da?

Önceki ve Sonraki Yazılar