Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

MUHTEŞEM YALNIZLIK

Benjamin Disraeli. İngiltere’nin 1874 ile 1880 arasında başbakanlığını yapan Muhafazakar Partili

politikacı ve gazeteci. Başbakanlığı döneminde İngiltere’nin Avrupa anakarasının siyasetiyle fazla

ilgilenmeyip sömürgelerine odaklanması, bir anlamda içe kapandığı görüntüsü vermesi nedeniyle

Disraeli’nin “muhteşem yalnızlık politikası izlediğini” söylediği çeşitli metinlerde var.

Bizim siyaset literatürüne bu “muhteşem yalnızlık” ya da bizimkilerin tabiriyle “değerli yalnızlık”

deyimi stratejik derinliğe meraklı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı döneminde girdi.

Hatta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Dış Politika Danışmanı Doç.Dr. İbrahim Kalın

(şimdi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü) 2013’te attığı bir tweet’te “muhteşem yalnızlık” ifadesini kullandı.

Çünkü Ankara’da AKP Hükümeti komşularla “sıfır sorun” politikası izlemeyi hedeflediği halde bütün

komşularıyla kanlı bıçaklı olmuştu.

Kalın tweet’inde şöyle diyordu: “Türkiye Ortadoğu’da yalnız kaldı iddiası doğru değil. Ama bu bir

eleştiri ise o zaman söylemek gerekir: Bu değerli bir yalnızlıktır.”

İsrail’le, Mısır’la, Irak’la, İran’la, hele hele dost ve kardeş bilinen Suriye’yle tam anlamıyla papaz

oluvermiştik. O dönem Dışişleri Bakanı Davutoğlu Şam’daki Emevi Camii’nde bir kaç hafta içinde

Cuma namazı kılma düşleri görüyordu.

“21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü’nün internet sitesinde Doç. Dr. Bülent Şener imzasıyla yayımlanan “Dış Politikada Değerli Yalnızlık ya da Yanlış Hesabın Şam’dan Dönmesi” başlıklı yazıda bakın “değerli yalnızlık” için nasıl bir analiz yapılmış:

“...Devletlerin dış politikalarında bazen yalnız kalmaları doğaldır. Özellikle ulusal hayati çıkarların söz konusu olduğu durumlarda devletler yalnız kalabilirler. Bu bağlamda Türkiye’nin yıllardır Kıbrıs sorunu konusunda içerisinde bulunduğu görece yalnızlık anlaşılabilir bir şeydir. Fakat bir uluslararası sorunda yalnız kalınıyorsa bunun anlamlı olup olmadığı, değerli olup olmadığı tartışılmalıdır. Hele ki uluslararası ilişkilerde siyasi ve özellikle de ekonomik karşılıklı bağımlılık olgusunun giderek güç kazandığı günümüzde devletlerin bu türden bir dış politika stratejisi izleyebilmesi hem zor hem de sorunlu bir tercihtir. Dış politikada yalnızlık eğer nesnel şartlar gereği bir siyasi politika olarak tercih edilirse ancak anlamlı olabilir. Yoksa, izlenen hatalı dış politika sonucu içerisine düşülen bir yalnızlık ne anlamlıdır ne de değerlidir.

“Türkiye’nin de Ortadoğu’da halihazırda içerisinde bulunduğu yalnızlık da çevresindeki devletlerle

İlişkilerini bilerek bozması sonucu oluşmuştur. Gerçekten de düne kadar Türkiye’nin bütün

komşularıyla anlaşacağını, konuşacağını, sıfır sorun yaşayacağını söyleyen ve kendisinden önceki dış politika tarihini düşmanlık üretmekle suçlayıp yerden yere vuran AKP Hükümeti’nin şimdi neden

birden bire dış politikada yalnızlık içerisinde bulunduğunu sorgulamak gerekir.

“Bu yalnızlığın arzu edilmeyen bir şey olduğu bizatihi önüne değerli sıfatının getirilerek mucidi

tarafından ikrar edilmesiyle ortaya çıkmaktadır zaten. Diğer bir deyişle Kalın’ın değerli yalnızlık

söylemi bir taraftan komşularla sıfır sorun politikasının öldüğünü ilan etmenin dolaylı bir yolu iken

diğer taraftan da AKP’nin politikaları nedeniyle Türkiye’nin yalnızlaştığının teknik bir ifadesidir.

Dolayısıyla bu yeni eleştirel söyleme göre AKP sadece otoriterleşmiyor aynı zamanda Türkiye’yi

yalnızlaştırarak ulusal çıkarlara da zarar veriyor.”

Yazının bir başka bölümünde de değerli yalnızlık için şu ifade kullanılıyor:

“Bu haliyle değerli yalnızlık söylemi Türkiye’nin son dönemde Ortadoğu politikalarında AB, ABD, Arap ülkeleriyle hesapsız, mesnetsiz ve öngörüsüz politikaları sonucunda ters düşmesinin ardından

hükümete gelen eleştirilere yanıt olarak kullanılmaktan başka hiç bir işlevsel değere sahip değildir

politik anlamda.”

Bu yazıda neden muhteşem ya da bizimkilerin deyimiyle değerli yalnızlıktan söz etme gereği duydum?

Pakistan, Azerbaycan, Katar gibi bir kaç ülke dışında “Barış Pınarı Harekatı”nı bütün dünyanın

eleştirmesi, Türkiye’nin bir düşman denizi ortasında kendini buluvermesi içimi acıtıyor da ondan.

Önceki ve Sonraki Yazılar