Dün yediğin hurmalar…

Yurdum insanı her duruma bir söz uydurmuş. Bazen o kadar güzel sözler uydurmuş ki ciltlerce kitap yazsan meramını o söz kadar iyi bir biçimde anlatamazsın. Geçmişte yaptığın hataların önüne çıkardığı sorunları anlatmak için de şöyle bir söz var; Dün yediğin hurmalar gelir bir taraflarını tırmalar. (Terbiyem müsaade etmediği için sözü biraz değiştirdim elbette. Ama siz anladınız onu…)

işte. Evvelki gün açıklanan enflasyon rakamlarına göre son bir yılda fiyatlarda meydana gelen artışlar tüketici fiyatları için yüzde 15,4, üretici fiyatları için ise yüzde 23,7 olarak gerçekleşmiş, Tabi bu rakamlar ortalama tüketim ve üretim kalıpları için hesaplanmış rakamlar. Kişinin bu tüketim kalıbından ne kadar farklılaştığı onun enflasyonunu da ayrıca belirliyor.

Bu rakamlar son on dört yılın zirvesi. Tüketici fiyatları en son 2004 yılında yüzde 16,2 olarak hesaplanmış. 2004 yılı, 2001 yılında yaşadığımız büyük krizden sonra yavaş yavaş normalleşmeye geçtiğimiz yıllardan biri. Ayrıca o yıl, onlarca yıl süren yüksek enflasyondan daha mutedil patikalara doğru yöneldiğimiz geçiş yıllarından biri. Yani bu ay ulaştığımız enflasyon seviyemiz, yeniden kriz öncesi ve yüksek enflasyon dönemlerini andıran bir oran olarak dikkat çekiyor

Üstelik enflasyonda zirve de yapmış değiliz. Seçim nedeniyle ertelenmiş kamu zamları yolda. Ayrıca ulusal paradaki değer kaybı yani kur artışlarının gecikmeli etkisi de önümüzdeki dönemlerde çok daha belirgin olacak

Sonbaharda yüzde 20’lere ulaşan bir enflasyon görmemiz mümkün. Üretici fiyatlarının yüzde 23’ü geçmesi de bunun önemli bir işareti. Çünkü üreticiler kendi fiyat artışlarını zamanla ve fırsat bulduklarında tüketicilere yansıtacaklardır. Bu hep böyle olmuştur. Yani turpun büyüğü heybede.

Peki, bu niye böyle oldu. İşte şimdi geliyoruz halkımızın veciz sözünün anlamına. İçinde bulunduğumuz durum tamamen kötü yönetimin sonucu.

Çok şanslıyız. Çünkü öyle bir Cumhurbaşkanımız var ki tam bir iktisat dehası. Bir sabah ansızın bugüne kadar bilinen bütün iktisat birikimini bir anda ters düz eden bir teori geliştirdi. Enflasyonun düşmesi için faizlerin düşmesinin şart olduğunu bir çırpıda söyleyiverdi. Afalladık kaldık. Oysa biz o güne kadar bunun tersini biliyorduk. Çünkü bize öyle öğretmişlerdi. Sanırım Nobel komitesi iktisattaki bu yeni açılımı değerlendirecektir ve nicedir beklediğimiz Nobel ekonomi ödülünü Sayın Cumhurbaşkanımıza vermekte asla tereddüt etmeyeceklerdir.

İşte bizim Merkez Bankası da bu eşsiz yeni teorik açılımı göz önünde bulundurunca haliyle faizleri arttırmak yerine düşürmeyi en kötü sabit tutmayı tercih etti. Ne yani Merkez Bankasından Cumhurbaşkanın bu çığır açısı teorisine kayıtsız kalmış kalmasını bekleyemezdik değil mi? Aksi takdirde abesle iştigal bir durum ortaya çıkardı.

Peki, sonuç ne? Fiatlar arttı. Enflasyon son on dört yılın zirvesine çıktı. Sonra Merkez Bankası faizleri arttırmak zorunda kaldı. Sonuç, yüksek faiz ve yüksek enflasyon…

Ortada bir yanlış var. Ama ben yine de Sayın Cumhurbaşkanın yanılmış olduğuna inanmak istemiyorum. Her halde piyasalar bu çığır açan teoriyi tam olarak idrak edemediler. Biraz zamana ihtiyaçları var. Er ya da geç anlayacaklar herhalde.

Önceki ve Sonraki Yazılar