“ROMANA GEL, ÖYKÜYE GEL, ŞİİRE GEL…”

Tüyap Adana Fuarcılık’ta yılın etkinliği gerçekleşti geçtiğimiz günlerde…

Günler öncesinden bilboradlara afişleri asıldı, gelecek konukların adı duyuruldu, sanat adına düzenlenecek oturumlar için bilgi verildi…

Çukurova Kitap fuarı, yazarıyla yapıtını okuruyla buluşturuyordu…

Adanalı ya da yakın illerden gelecek olan kitapseverler bir araya geldi…

Tüyap’ın yaptığı açıklamalara kalırsa, her şey güzel…

Tüyap’ın anlattıklarına kalırsa, ilgi yerinde…

Tüyap’ın dedikleri doğruysa, bu bir “kültürel” eylem…

Tüyap’ın sözlerine kalırsa yazar da, okur da sonuçtan hoşnut!

Tüyap’ın eldeki verilerine kalırsa, bu işten Adana kazandı!

Ben yanlış düşünenlerdenim oysa…

***

Bugüne değin yapıtlarını çantasına koyup birçok “kitap fuarına” katılan, yapıtlarını okuruyla buluşturan, okuruyla söyleşmekten haz alan bir dostum, Duran Aydın…

Aradığımda, bundan iki yıl önce yaşadığım bir konuyu anlatarak “katılmadığımı” anlattığımda, sanki beni bekliyormuş gibi “bundan böyle hiçbir fuara katılmayı düşünmüyorum” dedi.

Hergele Yolu, Kirekör, Sonra Sesin Reyhan, Gölgemi Sildin Gölgenden adlı yapıtlara imza atmıştı…

Kendi olanağı ölçüsünde basım evlerine giderek, pazarlık yaparak, yazdığı her-bir sözcükten okura ulaştırdığı yapıta değin içerisinde “emek” kokan, içerisinde yaşam kokan, Adana kokan, insan kokan, umut kokan bir yolculuk…

Geçtiğimiz yıllarda, Çukurova Belediyesi’nin düzenlediği bir “kitap etkinliğinde”, Adanalı yazarlara stant verilmeyip, “isimli” yayınevlerinin “bitişine” sığıştırıldığında birlikte kızmış, birlikte tepki göstermiş, “yanlışı” düzelttirmiştik!

***

Tüyap’ın stantlarında yer almadan önce, özenci yazanların kapılarını çaldığı yer yayınevleridir…

Duran Aydın, yakın zaman içerisinde yaşadığı bir olayı anlatıyordu…

Yeni yapıtında yer alacak çalışmalarını dosyalayıp yayınevinin kapısını çaldığında aldığı yanıt “altıbin liran hazırsa hemen basalım” olmuş! “Ne yazmışım, neler demişim bakmayacak mısınız” dediğinde de, “ödeme yapabilecek misin” sorusuyla karşılaşmış!

Yayınevleri, yazılanın niteliğine göre değil…

Yayınevleri, yazanın adına göre hareket ediyor!

Yılmaz Özdil’in geçtiğimiz yıl ikibinbeşyüz liraya Atatürk kitabı satmış; hem yayınevi, hem de yazar bu yaptıklarıyla da övünmüştü!

Yazanı da, satanı da, alanı da “çatlak” bulmuştum!

***

Özenci yazanların arasından çok nitelikli yazarlar çıkabileceği gibi, salt ekonomik gücü olmasından dolayı yaptığı reklamla, alımlı vücudunu kullanarak “beş para” etmez, adına “emek” denmez bir-sürü basımevlerinden çıkmış çalışmalar vardır…

Yaz dinlencesinde oradan-oraya serpilip, sudan-kuma yürüyüş pozlarını sosyal medyada kullanarak “kimin yazdığı belirsiz” yaşam öykülerinin altına imza atarak “benden” iletilerle kitap tanıtımı yapanları unutmadık daha…

Benzerini anlattı Duran Aydın…

“Utanmasalar romanıma gelin, öyküme gelin, şiirime gelin diyecekler” dedi…

Adana’nın Ocak ayında, Kitap Fuarında, mini eteğiyle bir standın önünde, “bakın bunu ben yazdım, bakın bu benim kitabım, bakın bu…” diyerek okurları yönlendirenlerin olduğunu, sanatın-sanatçılığın bu demek olmadığını, bu tür yerlerin niteliğini yitirdiğini, basımevinden-fuar aşamasına değin yaşanan kısır döngünün “toplumsal gerçekçi” anlayışla bağdaşmadığını belirtti.

***

Tüyap’ın yaptığının Adanalıya kültürel bir yarar sağlamaktan öte, “tanınmış” isimlerin “gündemde” kalmaları için yapılan bir etkinlik-çalışma olarak düşündüm…

Gerek Adana yazarları için, gerekse Adana okurları için “mutlu oldum, sevindim” diyeceği bir iki satır duymak isterdim; ama yok!

Kendi özgünlükleriyle stantlarında yer alan yazarların yanından geçen ilgisiz bakışlar…

O ilgisiz bakışların “sese, görünüşe” yönelerek duraksamaları…

Okurun “ilgisizliği” üzerine demediklerini bırakmayanların, bir de dönüp “biz neleri yapıt diye sunuyoruz” diye düşünmesi gerekmez mi?

Düşünülmeli bence…

***

Yerel yönetimler, Adana’nın kültürel varsıllığına katkı yapabilmek için, kanımca önce “yazabilenleri” ortaya çıkarmak, onları desteklemek durumunda…

Ortaya konan yapıt olacak çalışmanın, “değerli” bulunmasının ardından basımı-tanıtımı,

Bu yapıtların etkinliklerde, fuarlarda yazarlarıyla birlikte okura ulaştırılması,

En önemli “katkı” sayılabileceği göz ardı edilmemeli…

Tüyap’ın gerçekleştirdiği etkinliğin daha haftası dolmadı; ancak konuşan, güzel izlenimlerden söz edenler de olmadı.

Tüyap’dan başka sevinen var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar