Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Yaratıcı olmak…

“Kendinizi yaratıcı hissediyor musunuz?”
Üniversiteye başladığım yıllarda
‘Sanat ve Eğitim’ dersinin ilk sorusuydu
bu soru. O güne kadar kendime bu tür bir
soruyu hiç sormadığım için yanıtını da hiç
düşünmemiştim. Yazan, üreten, besteleyen,
resimleyen, dans eden vd. kişilerin çok özel
yetilere sahip olduğunu, onlar gibi asla olunamayacağını
sanıyordum.
Hocam derste ısrarla ve bilimsel verilerle
yaratıcılığın doğuştan geldiğini ve herkesin
yaratıcı olma şansının bulunduğunu, yaratıcılığın
insana özgü olduğunu ve yaratıcı sayılabilmek
için dahi olmamız gerekmediği
gibi yakın çevrenin, eğitim sistemlerinin yaratıcılığı
geliştirmede ya da köreltmede etkili
olduğunu, yaşam deneyimleri ve farklı eğitim
programları ile yaratıcılığın yeniden geliştirilebileceğini
anlatmaya başlamıştı. Sonra
sanat eğitiminin yalnızca sanatçı yetiştiren
insanları yetiştiren bir alan olmadığını,
bilimdeki, teknikteki ve sanattaki yaratıcılığı
geliştirmede önemli bir yeri ve etkisi olduğunu
fark ettirmişti.
Yaratma eylemi, var olanların yeni biçime
dönüştürülmesi ve kullanımıdır. Boşlukları
fark etme, kıyıdan uzaklaşabilme, ana
yoldan ayrılma, sürekli denemeye açık olma,
kalıplardan kurtulma ve boşlukları doldurabilmektir.
Yaratıcılık insanlara özgü bir yetidir. Yenilik,
özgünlük, buluş yapma ve keşfetme isteğine
sahip olmaktır. Denemekten, başarısız
olmaktan çekinmemek, bilinen şeylerden
yepyeni şeyler çıkarmaktır. Var olan nesne
ya da düşüncelerden yola çıkarak. Daha önce
kurulmamış ilişkiler kurarak yeni ve özgün
ürünler, düşünceler ortaya koymak, yeni
çözüm yolları bulmaktır. Bu açıdan ilahi
yaratıcılıkla karıştırılmamalıdır. Sanat kuramcı
Will Gomperz’e göre de yaratıcılık
iyimserlik ve sevgidir. Bu nedenle yaratıcılık
korkulacak, çekinilecek bir kavram değil,
eskilerin deyişiyle teşvik edilecek bir melekedir.
Yaratıcılık herhangi bir sanat türünde sanatsal
ürün ortaya koyabilme gibi yeteneğe
bağlı, öğrenilebilen, geliştirilebilen ve ürüne
dönük olabileceği gibi yaratıcı tutum ve davranış
biçimi olarak da ortaya çıkabilir. Bu
tür bir yaratıcılık bir karaktere ve o karakterin
sorunlar karşısında ortaya koyduğu tutuma
dönüktür. Örneğin kriz anlarında hızlı
çözümler üretebilen ya da krizi fırsata çevirebilen
insanlar yaratıcılık yetilerini karakter
ve davranışlarına yansıtabilen insanlardır.
Yaratıcı tutum ve davranışı geliştirmek
için eğitim siteminde sanat eğitimi ve duyuşsal
alanlara daha fazla yer verilmelidir.
Eğitim sistemine ilişkin yeni önerilerin konuşulduğu
bu dönemde yaratıcılığı geliştirecek
eğitim programlarının ve başta sanat
eğitimi alanı olmak üzere yeni ve etkileşimli
ders, disiplin, yöntem ve yaklaşımlardan yana
olmak gerekir. Sanat yoluyla öğrenme
dediğimiz anlayış bu yaklaşımlardan birini
oluşturur. Ayrıca yaratıcı drama alanı da
adından da anlaşılabileceği gibi en çok yaratıcılığı
ve hayal gücünü geliştirmede etkilidir
ve eğitim sisteminde daha fazla rol üstlenmeyi
beklemektedir.
Yaratıcı olmak, bazı kişilere verilmiş bir
ayrıcalık değil, herkesin doğuştan sahip olduğu
bir yetidir ve uygun çevre koşullarında
geliştirilebilir. Bir toplumda yaşayan herkes
kendini tanıyarak, niteliklerini fark ederek
kendisinin de yaratıcı olabileceğini fark edebilir,
yaşamda yer alan pek çok eylem ya da
etkinliğinin yaratıcılığı ile doğrudan ilişkili
olduğunu görebilir.
Soruyu tekrar edelim: Kendinizi yaratıcı
buluyor musunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar