S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Şehitlerimiz ve Kato

Emperyalizm sahada ilk yenilgisini tattıran Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı sürdürdüğü politikalarını derinleştirerek sürdürüyor.

Çok partili seçimlere geçilmesinden itibaren, alınan Marshall yardımları kapsamında önce ekonomi ve sanayimize karşı uygulanan politikalarla karşılaşık.

Cumhuriyet’in ilk on beş yılında; Türkiye özellikle Almanya’dan gelen teknik elemanların desteği ile savunma sanayiinde önemli gelişmeler sağlamıştı.

Amerika; Marshall yardımı kapsamında bu kalkınmamıza önemli köstek oldu. Ekonomik dengelerimiz bozuldu. Oysa Marshall yardımı öncesi Türkiye ekonomisi on beş Avrupa ülkesinden daha iyiydi.

1947 -1951 yılları arasında yapılan Marshall yardımından yararlanmak için Avrupa ülkeleri ile birlikte müracaat eden Türkiye’nin talebi kalkınma için istiyorsunuz diyerek geri çevrilmişti. Türkiye’ye Avrupa ülkeleri ile birlikte yardım istemini geri çeviren ABD, ikili antlaşma ile ekonomik yardımda bulunmuş, ancak kendisine bağımlı hale getirmişti. ABD Marshall yardımı ve Truman Doktrini ile Avrupa ve Türkiye’yi ekonomik olarak bağımlı kılarken, İkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği’ne karşı blok oluşturuyordu.

Ulusal bilinçle kurulan Türkiye Cumhuriyeti demokrasisini geliştirerek, ne zaman ekonomik atılım yapsa, ne zaman güçlense, ya askeri darbe ya da iç müdahalelerle zayıflatılmaya çalıştı. Türkiye’nin ulusal çıkarlarını ön planda tutan siyasi partilerin iktidar olmalarının önü hep bir şekilde engellendi.

ABD kendi çıkarlarına uygun kişi, kuruluş, parti vb. örgütler ile Türkiye’nin kuruluşunun temel harçlarından Laiklik ilkesini zayıflatmak için tarikatlara destek verdi. Bu nedenle; Misak-ı Milli’yi savunan Atatürkçüler Tam Bağımsız Türkiye’yi savunarak, ABD’nin bu politikalarına karşı çıktı.

Türkiye 1974 yılında Kıbrıs’ta Amerika ile karşı karşıya geldi. Uçak yakıtı bulamayan Türkiye, Libya Devlet Başkanı Kaddafi’nin yardım etmesi ile Kıbrıs’a jetleri gönderip çıkarma hareketini gerçekleştirdi.

Son on beş yılda özelleştirilen petrol rafineleri Kıbrıs savaşı sonrası devletleştirilen rafineler idi.

ABD 1991 yılı Temmuz ayında Kuzey Irak’taki Kürtleri Saddam Hüseyin’in saldırılarından korumak gerekçesi ile Çekiç Güçü kurdu.

Türkiye’de İncirlik ve Pirinçlik hava üslerinde 77 uçak ve helikopter ile Amerikan-İngiliz-Fransız ve 74 Türk askeri personelinden oluşan bu birlik bir dizi tartışmalara neden oldu.

1993 yılında Ortadoğu’da ki ABD’nin Çekiç Güç ‘üne karşı çıkan Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis’in uçağı 17 Şubat 1993’te Ankara Akköprü de kalkış anında şaibeli bir şekilde düştü. Resmi kayıtlarda uçağın düşme sebebi buzlanma olarak açıklansa da kamuoyu bu görüşe katılmıyordu.

Uçak düşmüş Türkiye; kurulacak bir Kürt devletinin, Türkiye’nin Milli menfaatlerini ve toprak bütünlüğünü tehdit ettiğini söyleyen bu yönde yoğun çalışmalar yapan üst düzeydeki bir komutanını yitirmişti.

Altı ay sonra tarih 22 Ekim 1993’ü gösterdi- ğinde terörle mücadelenin etkin isimlerinden Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın Lice Asayiş Bölük Komutanlığı önünde Kanas suikast silahı ile öldürüldü.

İki ay sonra 11 Ocak 1994’te Elazığ Tabur Komutanı Binbaşı Mahmut Şahin’in Palu kırsalında şehit düşmesi, 3 Şubat 1994’te Tunceli Alay Komutanı Albay Kazım Çillioğlu’nun intiharı bir türlü aydınlatılamadı.

Bu kaza ve ölümlerin başlangıcının Barzani’nin Türkiye’nin koşullarına göre hareket etmesinin sağlandığı ve 9/10 Ocak 1994’te Karanlık Dağı (Kato) da yerleşik PKK’lıların temizlenmesine yönelik operasyonların başlangıcına denk geliyor olması sizce tesadüf mü?

Şimdi de Kato dağında başarılı operasyonları gerçekleştiren; Tümgeneral Aydoğan Aydın, Alb. Oğuzhan Küçükdemir, Alb. Gökhan Peker, Yrb. Songül Yakut, Bnb. Koray Onay, Yzb. İlker Acar, Yzb. Nuri Şener, Bşçvş. Mehmet Erdoğan, Uzm. Çvş. Zeki Koç, Plt. Yzb. Serhat Sığınak, Plt. Üstğ. Abdülmuttalip Kesikbaş, Tek. Bşçvş. Fevzi Kıral, P. Uzm. Çvş. Hakan İncekal’ı helikopter kazası sonucu yitirdik.

Işıklar içerisinde uyusunlar.

Şehitlerimize ne denli sahip çıkabildik? Resmi törenlerle son yolculuklarına uğurlanmaları sizce yeterli mi?

Şehitlerimizin cenaze törenleri ardından yayınlanan dizi ve eğlence programları benim yüreğimi sızlatıyor.

Bazı belediyelerimiz bu yönde etkinliklerini iptal etti. Ama bu yeterli mi? Hayır değil. Milletin yas tuttuğu bu kaza sonrası Ulusal Yas ilan edilip, eğlence programları ülke genelinde ertelenmeliydi.

Milli birliğimizin pekişmesi böylesi günlerde sağlanan toplumsal dayanışma ile sağlanabilir.

Böylesi kritik bölgelerde operasyon yapan askerlerimizi taşıyan helikopterlere gerekli radar ve sinyal alıcılarının yerleştirilmemesi büyük ayıp!

Devletin buna gücü ve olanağı var iken yapılmamasının izahı mümkün mü?

Ankara makam arabası saltanatı yaşarken DoğuGüneydoğuda zor şartlarda görev yapan asker ve polisimizin güvenliklerini sağlayacak donanım ivedilikle alınmalıdır.

ABD’nin Suriye’de, Irak’ta PKK’ya gelişmiş ağır silahlar verdiği bu süreçte eksikliklerin giderilmesi için Milli Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı ve Genelkurmay Başkanı hemen gereğini yapmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar