Fransızca konuşan köylü kadınlar

FRANSIZCA konuşan, yoga yapan, dernek kurup yöneten, turizmle ilgili köylü kadınlar.
İsviçre Alplerindeki köylerden değil Kars’tan söz ediyoruz.
Sosyal medyada hızla yayılan Kars Boğatepe Köyünden Zümran Ömür’ün videosunu seyretmişsinizdir.
Sözlerine Fransızca başlıyor, peynir üretiminden, kırsal turizmden ve yogadan söz açıyor. Seyretmediyseniz internette adını yazarak arayıp seyredin.
Kadınların önder olduklarında neler başarılabileceğinin güzel örnekleri bunlar.
Kurdukları Boğatepe Çevre ve Yaşam Derneği birçok şeyi başardı.
1800 metrede domates yetiştirmek, kaybolmakta olan başta kavlıca olmak üzere buğday çeşitlerini canlandırmak gibi.
Zümran Ömür ve İlhan Koçulu derneğin eş başkanları.
Her ikisi de çok başarılı.
Koçulu hayatının yarısını İstanbul’da yarısını ise -süt ve peynir üretilen ilkbahar, yaz- köyde geçiriyor. Köyde Kars kaşarı ve gravyer ve diğer peynir çeşitleri, tereyağı geleneksel yöntemlerle üretiliyor.
İnekler hemen hemen tamamen ot yiyor.
İlkbaharda bu otların içinde yüzlerce kır çiçeği de var.
Bu nedenle peynirlerin değeri çok yüksek!
Türkiye’deki birçok Topluluk Destekli Tarım grubu bu köyden peynir, tereyağı, un, bulgur, şehriye, hatta kaz eti satın alıyorlar.
Aracı yok.
Kars projesinin başarılı olmasının bir önemli nedeni de kadınlara verilen önem.
Kadınlar projede ve dernek yönetiminde çok önlerde ve aktifler.
Zümran Hanım’ın kocası eşi ile gurur duyuyor ve onu destekliyor.
Bu köyler 1800-2200 metre yükseklikteler.
Kars’ın ne kadar soğuk olduğunu biliyorsunuz.
Sebze yetiştirmek zor!
Çok yüksek köylerde nerede ise sadece hayvancılık yapılıyor.
Biraz daha alçaktaki köylerde hayvancılık yanında başta buğday olmak üzere bazı ürünler de yetişebiliyor.
Dernek çalışmalarına başlamadan önce çoğu köyde yazın dahi sebze yetişmiyordu.
Daha çok tek yanlı beslenme nedeniyle başta kanser birçok hastalık kol gezmekte idi.
Köylüler başta “buralarda sebze olmaz” demişler.
Daha sonra her evin yakınında küçük bahçeler kurulmuş.
Maydanoz, roka, tere, soğan vb. birçok yeşillik, ayrıca bazı sebzeler yetiştiriyorlar.
Bazıları naylondan küçücük seralar yapmışlar.
İlkbaharda evlerinin pencereleri içinde domates fidesi yetiştirip yazın bu seralara dikiyorlar.
Biraz geç te olsa domates, biber vb. yetiştiriliyor.
Bunlar sayesinde beslenme sistemi iyileşmiş.
Yemek yediğimiz yerlerde hep bu bahçelerden yeşillik, sebze koparılıp yenildi.
İlhan Bey “artık kanser olayları daha seyrek görülüyor” dedi.
Her bölgenin üretebildiği kadar ürün çeşidi yetiştirmesinde büyük fayda var.
Bunu “yerel üret, yerel tüket” şeklinde formüle edebiliriz.
Kars’ta domates üretilebiliyorsa, başka yerlerde neler yapılmaz.
Diğer bir konu da yerel buğdaylar.
Bunlardan biri de kavılca denilen yerel buğday çeşidi.
Bildiğimiz gibi Türkiye buğdayın ana vatanı.
Kavılca antik bir buğday.
Bu proje olmasaydı muhtemelen kaybolurdu.
Köylerde bunu üretenlerle konuştuk.
Daha önce buğdayı kimyasal gübre ile üretiyorlardı.
Bazıları tohuma da para veriyordu.
Şimdi sadece hayvan gübresi kullanıyorlar.
Tohum da artık kendilerinden.
Verim kavılcada ve kırmızı buğdayda önceye göre kısmen artmış.
Masraflar azalınca gelirleri de önceye göre artmış bulunuyor.
Yerel çeşitlerin besin maddeleri açısından zengin olduğunu araştırmalardan biliyoruz.
Kavılcada olduğu gibi, çoğunda lezzet de çok iyi oluyor.
Konuştuğumuz köylüler kavılcadan bulgur yapıldığını ve bununla pişirilen pilavın çok lezzetli olduğunu söylediler.

Önceki ve Sonraki Yazılar