KORONA VİRÜSLE MÜCADELE ETMEK İSTEYEN EVRİM TEORİSİNİ ANLAMAK ZORUNDADIR

Hayvanlarda bulunan zarar yapan veya yapmayan bazı mikroplar insanlara bulaşamıyor. Örneğin hayvanlarda şap hastalığına yol açan mikrop da bir virüs. Hayvanların ağız ve ayaklarında bazı yaralar açıyor, kilo kaybına yol açıyor. Bazı durumlarda da ölüyorlar. Ancak dünyada şu ana kadar sadece bir iki insana şap virüsü bulaşabilmiş ve bu kişiler çok hafif belirtiler göstermiştir. Korona virüs yarasalarda yaygın bir mikrop. Yarasalardan muhtemelen önce bir kültür hayvanına (tavuk, sığır gibi) geçme kabiliyeti kazandı, (bu konu kesin değil) daha sonra ise insana geçerek onlar arasında yayılma yeteneği kazandı. Şap virüsü böyle bir yetenek kazanamadı. Bütün bu değişimler nasıl oluyor? Anahtar kelime evrimdir. Gene her yıl üretilen grip aşısı neden, tam başarılı olamıyor? Çünkü grip virüsleri her yıl hızlı bir evrim geçiriyor. Üretilen aşı tam olarak koruyamıyor. Bu hastalıklarla mücadele etmek, aşı üretmek için evrim teorisini anlamanız ve uygulamanız gerekiyor. Bu alanda çalışan bir biyolog, hekim olduğunuzda “ben evrim teorisine inanmam” demekten daha saçma bir şey olamaz.
Epeyce bir süre önce okullarımızda evrim teorisinin okutulmaması kararı alınmıştı. Bunun anlamı “Türkiye ileri teknoloji üretmeyecek” demektir. “Bu sadece bir teoridir, tartışılmaktadır” diyenlerin bilim hakkında hiçbir kavrayışı yoktur. Evrim bir gerçektir. Evrim konusunda tartışma olmuyor mu? Oluyor tabii. Ama evrim var mı, yok mu değil tartışma. Örneğin insanın nasıl ve ne zaman evrildiği konusunda tartışmalar ve araştırmalar olmaktadır.  
İngiliz bilim insanı Darwin 1859’da yayınladığı kitap ile insan dâhil tüm canlı türlerinin doğal seçilim yoluyla bir ya da birkaç ortak atadan evrildiğini öne sürmüştür. Bilindiği gibi tüm canlı türleri, mevcut kaynakların izin verdiğinden çok daha fazla yavru üretmekte, bunlar arasında "güçlü" olanlar veya daha doğru bir deyişle ortama daha iyi uyum gösterebilenler hayatta kalarak yeni yavrular meydana getirmekte ve kendilerini "güçlü" yapan özelliklerini yavrularına aktarmaktadırlar. Böylece türler kuşaktan kuşağa değişerek çevrelerine daha iyi uyum sağlamaktadırlar.
​Bir örnek verelim. Bir dişi ve erkek yaprak biti bir yılda 524 milyar birey verebilir. Bunların hepsinin yaşaması imkânsızdır. Yaprak bitleri çeşitli özellikler bakımından birbirinden farklıdır. Bunlara aynı bir böcek öldürücü ilacının uzun süre atıldığını düşünelim. Bu ilaçtan etkilenmeyen yaprak bitleri olabilecektir. Diğerleri ölür ve bir süre sonra yaşayan ve çoğalan yaprak bitlerinin daha öncekilerden farklılaşmış olduğunu gözleyebiliriz.
​Evrimi görmek istemeyenler bilimsel yöntemler kullanmak yerine üniversite mezunları da dâhil olmak üzere saf insanları kandırmaya çalışmaktadırlar. Bunlardan biri de evrim teorisini ortaya atan Darwin’in, ırkçı ve Türk düşmanı olduğu, Türkler hakkında “gelişimini tamamlamamış adi bir ırk” dediği iddiasıdır. 
​Evrim teorisi ile baş edemeyen güçlerin ortaya attığı gerçek dışı bir iddiadır bu. Böylelikle teoriyi çürütmek için beyinlerini yoracaklarına, kestirmeden saf insanları yanlarına çekmeye çalışmaktadırlar. İddialar Darwin’in İrlandalı bir filozofa yazdığı mektuba dayandırılmaktadır. Çeviri yanlışı yapılmış ve Darwin’in sözleri çarpıtılmıştır. Mektupta Darwin 1870’de Osmanlı İmparatorluğunda Balkanlardaki bir isyanla ilgili olarak “Kafkas ırkları olarak bilinen daha uygar ırklar, var olma mücadelesinde Türkleri tam bir yenilgiye uğratmışlardır” demektedir. Bu ifadeler tamamen çarpıtılarak yansıtılmaktadır. Darwin kölecilikle mücadeleyi kuşaklarca sürdüren bir aileden gelmiştir. Yaşadığı dönemde zenci ve beyazların ayrı türler olduğu ve tanrı tarafından farklı zamanlarda yaratıldığı yaygın olarak iddia edildiği halde, Darwin, “en farklı insan ırkları arasında zihni benzerlik söz konusudur” demiştir. Darwin asla ırkçı değildir. Olsaydı da fark etmezdi ve bu teorisinin yanlışlığını ispatlamazdı.
Öncelikle evrim teorisinin bir inanç olmadığını söyleyelim. Bir bilimdir. Anlarsınız veya anlamazsınız. İnanmak söz konusu değil. Evrim teorisi ile ilgili araştırmalara dayalı olarak bir yılda yazılan makale sayısı 50–60 bin dolaylarındadır. Ortaya atıldığı zamandan bu yana yapılan araştırmaların sayısı ise insanı şaşırtacak düzeydedir. Hiçbir bilim insanı bu teoriyi yanlışlayacak bir bulgu bulamamıştır. Teori aleyhinde bilimsel dergilerde tek bir makale bile yazılmamaktadır. Yazılanların çoğu ise Amerikan emperyalizmin para ile desteklediği bilimsel olmayan kitap veya dergilerde yayınlanmaktadır.  


​Evrim bir inanç değil bilimdir. Ancak dini inancı olanlar içinde birçok kişi evrim teorisini şu veya bu şekilde savunmuştur. Hem de Darwin’in teorisini ortaya atmasından çok önceleri. Örneğin İbn-i Haldun Mukaddime adlı eserinde şöyle diyor: “Biz varlıkları birbirine bağlı olarak görüyor ve varlıkların birinden ötekine geçişini, yetkin bir düzen içinde izliyoruz… Bu gelişme, en aşağıdan başlayarak, maymun ve şebek gibi hayvanlardan geçip insana kadar yükselmiştir.” Erzurumlu İbrahim Hakkı ise 18. yüzyılda Marifetname adlı eserinde şöyle demektedir: “Madenlerden, bitkiler ve ondan da hayvanlar vücuda gelmiştir. ..Hayvanlarla insanlar arasında ara varlığı maymundur..O basamaktan dahi yükselerek insan biçimine girmiştir.” Bunlar sadece iki örnektir. Yirmi birinci yüzyılda bu insanların gerisine düşmek ayıp olmuyor mu?


​Evrimi kavramaksızın ne aşı üretmek, ne hastalıklarla mücadele etmek, ne de bitki ıslah etmek imkânsızdır. Mesela aşılar evrimi kavramış insanlarca üretiliyor. Ben evrime karşıyım diyorsanız, insan ve hayvanlar için üretilen aşıları da kullanmayın.


​ABD’de evrimin okullarda incelenmemesini isteyen gruplar vardır.  Ancak başarılı olamıyorlar. Çünkü öğrenciler evrimi kavrayamazlarsa ABD’nin tıp, veterinerlik, tarım gibi birçok alanda geri bir ülke olacağının çok iyi farkındadırlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar