Kılıçdaroğlu'ndan gönderme: Acaba bir yerlerden talimat mı aldı bu savcı?

Kılıçdaroğlu'ndan gönderme: Acaba bir yerlerden talimat mı aldı bu savcı?

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ'a saldıranların serbest bırakılmasını eleştirdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında gündemi değerlendirdi. Kılıçdaroğlu, gündeme özel açıklamalarda bulunurken Yeniçağ yazarı Yavuz Selim Demirağ'a saldıran 7 kişinin serbest bırakılması için "Acaba bir yerlerden talimat mı aldı bu savcı?" dedi.

Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle;

-Eğer insansak, yüreğimiz ne diyorsa dudaklarımızdan da aynı şey çıkmalı. İnsanların inançları dolayısıyla ötekileştirilmesi asla kabul edebileceğimiz bir şey değil.

-Biz özgürlükçü bir partiyiz, yasakçı bir parti değiliz. Bir daha söylüyorum, biz özgürlükçü bir partiyiz, yasakçı bir parti değiliz.

-Tek isteğim var. İnançlar siyasete mal edilmesin

-301 madenci hayatını kaybetti. Adalet yerini buldu mu? Hayır. Hala adalet arayan aileler var. Soma faciasını unutmayacağız. 5 yıl geçti. 5 yıl içinde ne oldu biliyor musunuz? 299 madencimiz daha hayatını kaybetti. Niye unutmuyoruz 301 madencimiz aynı anda öldüğü için. Ama yaşanan süreçte bir o kadar da madenci yaşamını yitirdi. O alınterini yüceltmek zorundayız. O alınterinin ne kadar değerli olduğunu bilmek zorundayız. Helal para için yerin metrelerce altına iniyorsunuz.

-İstanbul’da 8 bin 800 eczacımız var. Bizler bu eczacılarımızdan görev bekliyoruz. İnsan hayatının ne kadar değerli olduğunu bilen sizlersiniz. Yeni bir reçeteye ihtiyacımız var, yeni bir güzelliğe ihtiyacımız var..Birileri milletin iradesiyle oynadı, Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasını elinden aldı. Bu mağduriyeti gidereceklerin başında 8 bin 800 eczacı da gelmektedir.

-Yeniçağ Gazetesi'nin saygıdeğer yazarlarından Yavuz Selim Demirağ 7 kişinin saldırısına uğradı, öldüresiye dövüldü. Kendisini hastanede ziyaret ettim. Hangi gerekçeyle yapıldı? Failleri serbest bırakıldı. Öldürülmesi mi gerekiyordu? Kim azmettirdi? Sahte plakayla niçin geziyorlardı. Korkarım ki üstü örtülecek. Savcıya sormak gerekiyor. Senin çocukların, eşin sopalarla dövülseydi ne olurdu? Sopayla insanları linç etmeye kalkmak ne zamandan beri serbest bırakmak oldu? Acaba bir yerlerden talimat mı aldı bu savcı? Bunu araştıracağız.

-Bugün aynı zamanda Dünya Çiftçiler Günü. 17 yıllık AK Parti iktidarında 33 milyon 90 bin hektarlık alan çiftçiler tarafından ekilmiyor. Niçin? Ektiklerinin karşılığını alamıyorlar. Her şey dışarıdan ithal ediliyor. Çiftçi perişan vaziyette. Elektrik, gübre, ilaç, su fiyatları çiftçinin ürünü ekmesine fırsat vermiyor. Milli gelirin %1'inin çiftçimize destek olarak verilmesi gerekirken bu oran verilmiyor.”

ÇİFTÇİ GEÇİNEMİYORUM DİYOR

Kılıçdaroğlu sözlerine şöyle devam etti;

Dünya çiftçiler günü bugün. 17 yılda 33 milyon 790 bin hektar alan ekilmiyor. Karşılığını alamıyor çiftçiler. Eken olmayınca 661 bin 522 çiftçi işini bıraktı. Canlı hayvandan ete kadar her şey ithal ediliyor. Çiftçilerin milyarlarca lira bankalara borcu var. Faiz oranları çok yüksek. Çiftçi perişan, geçinemiyorum diyor. Elektrik, gübre, su fiyatları çiftçinin ürünü ekmesine fırsat vermiyor.

Milli Gelirin yüzde 1'i oranda çiftçiye destek verilmesi gerekirken yüzde 1 hiçbir yılda, hiçbir dönemde verilmedi. Verebilirler mi? Hayır.

ANNELERE NASIL EL KALDIRIYORSUNUZ?

Anneler hepimizin kutsalı... Yemeyip yediren giymeyip giydiren annelerimiz. Her kimlikten, inançtan anne böyledir.

Evlatlarını arayan anneler, cumartesi annelerine değinmeyecek miyiz? Tam 24 yıldır Cumartesi Anneleri evlatlarını arıyor. Gözaltına alındı çocukları, bir daha haber alamadılar. Bu anneler ne istiyor? Her siyasal görüşten anneler bunlar. Çocuklarımızın kemiklerini verin, mezarını gösterin, bir Fatiha okuyalım. Bunu istiyorlar anneler. Önlerinde sadece annelerinin fotoğrafları olarak Taksim'de oturuyorlar cumartesi günleri.

Buna bile tahammül edilemedi. Biber gazıyla, copla bu anneler dağıtıldı. Ne günahları var?

Bu annelerin taleplerini yerine geitrmeyen insanlarda vicdan, ahlak var mıdır?

Bu anneler çocuk sahibi değil mi? Çocuklarının mezarının başında oturup ağlamak istemiyorlar mı? Hangi inanç, hangi ahlak bu annelerin üstüne sopayla gider? Eline silah almadı, hakaret etmedi. Tek isteği "benim çocuğum nerede?" Gözaltına alanlar belli, gözaltında kaybedenler belli. Bu anne hakkını aramayıp ne yapacak? Bir anne evladının mezarının başına gidip de ağlamayıp ne yapacak? Annenin kimliği, inancı olur mu?

ERDOĞAN SÖZ VERDİ AMA... 

Nasıl oluyor da bu anneleri dövmek için eliniz copla havaya kalkıyor? Tam 737 haftadır bu anneler evlatlarını arıyorlar. Dönemin başbakanlığını yapan Erdoğan'la da görüştüler. Sözler verildi, yerine getirilmedi. İnsan da biraz vicdan olur, ahlak olur.

Cumartesi annelerinin vebali kimin boynundadır? Evlat sahibi bütün annelere sesleniyorum... Bunu yapan iktidar sahiplerinde ahlak var mı vicdan var mı? Oturmalarına bile izin verilmiyor. Hani demokrasi vardı bu ülkede? Hani faili meçhullere karşı mücadele edecektik?

Elimizi vicdanımıza koymak zorundayız. AKP'ye oy veren kardeşlerime sesleniyorum; Yazıktır günahtır, bir anneye cop kalkmaz, bir anne dövülmez. Bir anneye yapılacak tek şey vardır o anneye saygı duymak.

Sorsanız cennet annelerin ayakları altındadır derler. Peki o anneleri siz nasıl dövüyorsunuz nasıl aşağılıyorsunuz? İktidar sahipleri polislere talimat veriyor. Sözde inançlı kişilermiş gibi geçiniyorlar. Hangi inançtan söz ediyorsunuz?